29 Mart 2016 Salı

Bağımsız Denetime Tabi Şirketler Yeni Oranlar - Sorumluluklar

23.01.2013 tarih ve 28537 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2012/4213 sayılı Bakanlar Kurulu bağımsız denetime tabi olacak şirketleri, tabi olma şartlarını belirlemişti. En son 2016/8549 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile şartlar aşağıdaki şekli almıştır. 2012/4213 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının üçüncü maddesi uyarınca (I) sayılı listede sayılan, tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aşağıdaki üç ölçütten ikisini sağlayan şirketler bağımsız denetime tabidir.

A. Aktif toplamı 40.000.000 (kırk milyon) ve üstü TL. 

B. Yıllık net satış hasılatı 80.000.000 (seksen milyon) TL. ve üstü 
C. Çalışan sayısı 200 ve üstü

a) Yatırım kuruluşları, kolektif yatırım kuruluşları, portföy yönetim şirketleri, ipotek finansmanı kuruluşları, varlık kiralama şirketleri, merkezi takas kuruluşları, merkezi saklama kuruluşları, veri depolama kuruluşları, derecelendirme kuruluşları, değerleme kuruluşları, sermaye piyasası araçları bir borsada ve/veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem gören anonim şirketler, nitelikli yatırımcılara satılmak üzere pay hariç sermaye piyasası aracı ihraç eden şirketler.

b) Bankacılık Kanunu uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun düzenleme ve denetimine tabi şirketlerden; bankalar, derecelendirme kuruluşları, finansal holding şirketleri, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, finansman şirketleri, varlık yönetim şirketleri, finansal holding şirketleri üzerinde 5411 sayılı kanunda tanımlandığı şekliyle nitelikli paya sahip şirketler.
c) Sigortacılık Kanunu ile Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu kapsamında faaliyet göstermekte olan sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri.
d) Borsa İstanbul piyasalarında üye olarak faaliyet göstermesine izin verilen yetkili müesseseler, kıymetli madenler aracı kurumları, kıymetli maden üretimi veya ticareti ile iştigal edenler.
e) Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu hükümleri uyarınca anonim şirket halinde kurulan tarım ürünleri lisanslı depo şirketleri ile Umumi Mağazalar Kanunu hükümleri uyarınca anonim şirket şeklinde kurulan şirketler.
f) Ulusal karasal, uydu ve kablolu televizyon sahibi medya hizmet sağlayıcı şirketler.
Aynı karara ekli (II) sayılı liste kapsamında yer alan ve aşağıda (II) sayılı listede sayılan şirketler de üç ölçütten ikisini sağladığı zaman bağımsız denetime tabidir. 

Son kararla II sayılı liste şöyledir. 


1. Sermayesinin en az yüzde 25'i kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendika, dernek, vakıf, kooperatif ve bunların üst kuruluşlarına ait şirketlerden aktif toplamı (30.000.000.­TL) ve üstü, yıllık net satış hasılatı 40.000.000.­TL üstü, çalışan sayısı 125

2. Yurt çapında günlük gazete yayımlayan şirketlerden aktif toplamı 40.000.000.­TL ve üstü, yıllık net satış hasılatı 60.000.000.­TL ve üstü, çalışan sayısı 175
3. Bilgi teknolojileri ve iletişim kurumu denetimine tabi şirketlerden aktif toplamı 30.000.000.­TL ve üstü, yıllık net satış hasılatı 60.000.000.­TL ve üstü, çalışan sayısı 200
4. Enerji Piyasası Kanununa tabi şirketlerden aktif toplamı 30.000.000.­TL ve üstü, yıllık net satış hasılatı 60.000.000.­TL ve üstü, çalışan sayısı 200
5. Borsa veya piyasada işlem görmeyen SPK'ya göre halka açık sayılan şirketlerden aktif toplamı 15.000.000.­TL ve üstü, yıllık net satış hasılatı 20.000.000.­TL ve üstü, çalışan sayısı 50,
6. Sıradaki TMSF ve Bankalar Kanunu kapsamında fon tarafından devralınan şirketlerden aktif toplamı 30.000.000.­TL ve üstü, yıllık net satış hasılatı 60.000.000.­TL ve üstü, çalışan sayısı 200 
7. Sıradaki Kamu İktisadi teşebbüsleri ve sermayesinin en az yüzde 50'si belediyelere ait olan şirketlerden aktif toplamı 30.000.000.­TL ve üstü, yıllık net satış hasılatı 40.000.000.­TL ve üstü, çalışan sayısı 125 ve üstü olanlar 

Üç ölçütten ikisini sağladıkları takdirde bağımsız denetime tabidirler. Firmaların bu karara uymaları ve bağımsız denetim yaptırmaları gereklidir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 397. maddesinin ikinci ve son fıkrasına göre bağımsız denetime tabi oldukları halde, denetim yaptırmayan şirketlerin finansal tabloları ve yönetim kurulu yıllık faaliyet raporları düzenlenmemiş hükmündedir. 

Kanunun bu maddesi tatbik edildiği takdirde, bağımsız denetim yaptırmayan şirketler birdenbire çok güç durumda kalabilecekler, düzenlenmemiş sayılan finansal tablolar ve yönetim kurulu faaliyet raporları sebebiyle faaliyetleri sekteye uğrayabilecek, banka kredilerini kullanamayacak, ticaret sicilinde ve resmi dairelerinde işlem yapamayacaklardır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yetkililerinin çıkaracakları bir yönetmelik veya kararla kanunun bu hükümleri yakından takip edilmeye başlandığı takdirde denetim yaptırmayan firmalar bir çok zorluklarla karşılaşacaktır. Bu sebeple, yukarıdaki ölçüt ve açıklamalara göre firmaların bağımsız denetim yaptırmalarını tavsiye etmekteyiz.


Cevdet Akçakoca

Kaynak: http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/cevdet/0242/

Devamını Oku…

Adi Ortaklıkta Mükellefin Ölümü Halinde Mirasçıların Vergilendirilmesi

Soru: Adi ortaklıkta Mükellefin ölümü halinde mirasçıların vergilendirilmesi nasıldır ?

Cevap: 1. GELİR  VERGİSİ VE KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun "Ticari Kazancın Tarifi" başlıklı 37'nci maddesinde; her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükmüne yer verilmiş olup, aynı kanunun "Değer Artışı Kazançları" başlıklı mükerrer 80'inci maddesinde, "Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır.

....

4. Ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

....

Bu maddede geçen "elden çıkarma" deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.

Faaliyetine devam eden ticarî bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticarî işletmeye dahil amortismana tâbi iktisadî kıymetlerle birinci fıkrada yazılı hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar ticarî kazanç sayılır ve bunlara ticarî kazanç hakkındaki hükümler uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.

Yine, aynı kanunun "Vergilendirilmeyecek Değer Artışı Kazançları" başlıklı 81'inci maddesinde; "Aşağıdaki yazılı hallerde değer artışı kazancı hesaplanmaz ve vergilendirilmez:

1. Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanuni mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadî kıymetlerin kayıtlı değerleriyle (bilanço esasına göre defter tutuluyorsa bilançonun aktif ve pasifiyle bütün halinde) aynen devir alınması..." hükmüne yer verilmiştir.

Ayrıca, aynı kanunun "Safi Değer Artışı" başlıklı mükerrer 81'inci maddesinde; "Değer artışında safi kazanç, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunur. Hâsılatın ayın ve menfaat olarak sağlanan kısmının tutarı Vergi Usul Kanununun değerleme ile ilgili hükümlerine göre tayin ve tespit olunur.

 ....

Mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir. Şu kadar ki, bu endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının % 10 veya üzerinde olması şarttır." hükümleri yer almaktadır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 1/1'inci maddesinde; Türkiye'de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

8/1'inci maddesinde,mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların verginin mükellefi olduğu,

Hüküm altına alınmıştır.

1 Seri Nolu No'lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği'nin "Adi Ortaklıklarda Vergileme" başlıklı bölümünde;

"1. Katma Değer Vergisi  uygulamasında adi ortaklıklar bağımsız işletme birimleri olarak ayrı vergi mükellefiyetine sahiptir. Buna göre; adi ortaklıklarda defter tutma, belge düzenleme, muhafaza ve ibraz gibi vergi ödevleri ile beyanname verme ve vergi ödeme gibi mükellefiyetlerin ortaklardan ayrı olarak yerine getirilmesi, ortaklığın Katma Değer Vergisi ile ilgili hesaplarının, ortakların varsa şahsi işletmelerindeki işlemlerden ayrı yapılması gerekmektedir.

Öte yandan; adi ortaklıklarda, ortaklığın sona ermesi sonucunu doğurmayan hisse devri işlemleri Katma Değer Vergisine tabi olamayacak, ortaklığın sona ermesi sonucunu doğuran devir işlemlerinde ise vergi uygulanacaktır.

Buna göre; bir adi ortaklıkta, ortaklardan biri veya birkaçının hisselerini diğer ortaklara veya üçüncü şahıslara devretmesi, bu şekilde ortaklıktan bazı ortakların ayrılması veya ortaklığa yeni ortakların alınması halinde, mevcut adi ortaklık, ortak sayısındaki değişiklik dışında aynen devam ediyorsa, bu hisse devri işlemlerinde vergi uygulanmayacaktır.

Hisse devri işlemleri adi ortaklığın sona ermesi sonucunu doğuruyor veya ortaklık, ortakların kararı ile fesh ediliyorsa, bu devir işlemlerine vergi uygulanması gerekmektedir." denilmektedir.

Bu hükümler çerçevesinde;

a) Muristen intikal eden ticari işletmenin bütün varislerce kayıtlı değerleriyle aynen devralınarak faaliyete devam edilmesi halinde bu devir işlemi nedeniyle değer artış kazancı ve katma değer vergisi hesaplanmayacaktır. Öte yandan muris adına verilen son katma değer vergisi beyannamesinde "sonraki döneme devreden katma değer vergisi" olarak beyan edilen bir vergi bulunması halinde bu vergi, yürütülen ticari faaliyet nedeniyle hesaplanan vergiden indirim konusu yapılabilecektir.

b) Muristen intikal eden ticari işletmenin faaliyetine mirasçılardan bir veya bir kaçı tarafından devam edilmesi halinde;

i) Murisin ölüm tarihi ile varislerden biri veya birkaçının mükellefiyet tesis ettirdiği tarih arasındaki dönemde mirasçılarca faaliyette bulunulmuş ise, mirasçıların adi ortaklık halinde faaliyet gösterdiğinin kabul edilmesi gerekir.

Bu durumda,  adi ortaklık halinde faaliyet gösterilmekte iken bir kısım mirasçıların ortaklıktaki hisselerini diğer varislere veya başka şahıslara satmaları halinde, bu satıştan elde edilen kazancın ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

Adi ortaklık halinde faaliyet gösterilmekte iken ortaklardan bazılarının hisselerini ortaklık sona ermeyecek şekilde diğer ortaklara veya başka şahıslara satmaları halinde bu devir işlemi katma değer vergisine tabi olmayacaktır. Ancak, adi ortaklığın ferdi işletmeye dönüşmesi sonucunu doğuran hisse devirleri katma değer vergisine tabi olup, ortaklık tarafından faaliyete devam edecek ortağa kesilecek faturada ayrıca katmadeğer vergisi hesaplanacak ve beyan edilecektir.

ii) Murisin ölüm tarihi ile mirasçılardan biri veya birkaçının söz konusu işletmeyi kendi adlarına işletmeye başladıkları tarih arasındaki mirasçılarca faaliyette bulunulmamış ise ölüm tarihi itibariyle faaliyetin sona erdiğinin kabul edilmesi ve faaliyeti duran işletmeye ait malların intikalinde KDV uygulanmaması gerekir. Bu durumda her bir mirasçının işletmedeki hissesinin, faaliyete devam edecek mirasçı veya mirasçılara devretmelerinden elde edilecek kazancın değer artış kazancı olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

Faaliyete devam edecek mirasçı, bu şekilde devraldığı mallar için gider pusulası düzenleyecektir. Gider pusulası ile alınan mallar için katma değer vergisi hesaplanması ve indirim konusu yapılması söz konusu değildir.

Koray Ateş

Devamını Oku…

23 Mart 2016 Çarşamba

2016 Yılında Bağımsız Denetime Tabi Şirketler Belirlendi

Bağımsız Denetime tabi olacak şirketlerin belirlenmesine dair Bakanlar Kurulu Kararı 16.02.2016 tarihli 2016/8549 Sayılı Karar ile belirlenmiştir.
Buna göre; Tek Başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini iki yılda sağlayan şirketler ile I Sayılı Listede sayılı Şirketler;  6102 Sayılı TTK ve 660 Sayılı Kamu Gözetim Kurumu’na ait Kanun Hükmünde Kararname gereğince bağımsız denetime tabidir.
(I) SAYILI LİSTE
(Tümü Bağımsız Denetime Tabidir.)
1) Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine tabi şirketlerden;
a) Yatırım kuruluşları,
b) Kolektif yatırım kuruluşları,
c) Portföy yönetim şirketleri,
ç) İpotek finansmanı kuruluşları,
d) Varlık kiralama şirketleri,
e) Merkezi takas kuruluşları,
f) Merkezi saklama kuruluşları,
g) Veri depolama kuruluşları, 
ğ) Derecelendirme kuruluşları,
h) Değerleme kuruluşları,
ı) Sermaye piyasası araçları bir borsada ve/veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem gören anonim şirketler.
2) 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun düzenleme ve denetimine tabi şirketlerden;
a) Bankalar,
b) Derecelendirme kuruluşları,
c) Finansal holding şirketleri,
ç) Finansal kiralama şirketleri,
d) Faktoring şirketleri,
e) Finansman şirketleri,
f) Varlık yönetim şirketleri,
g) Finansal holding şirketleri üzerinde 5411 sayılı Kanunda tanımlandığı şekliyle nitelikli paya sahip olan şirketler.
3) 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu kapsamında faaliyet göstermekte olan sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri.
4) İstanbul Altın Borsasında üye olarak faaliyet göstermesine izin verilen yetkili müesseseler, kıymetli madenler aracı kurumlan, kıymetli maden üretimi veya ticareti ile iştigal eden anonim şirketler.
5) 10/2/2005 tarihli ve 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu I hükümleri uyarınca anonim şirket halinde kurulan tarım ürünleri lisanslı depo şirketleri ile  11.8.1982 tarihli ve 2699 sayılı Umumi Mağazalar Kanunu hükümleri uyarınca Anonim Şirket şeklinde kurulan şirketler.
6) Ulusal karasal, uydu ve kablolu televizyon sahibi medya hizmet sağlayıcı şirketler.
(II) SAYILI LİSTE
(Belirlenen Kriterlere göre Bağımsız Denetime Tabidir)
1) Sermayesinin en az % 25′i kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, sendikalara, derneklere, vakıflara, kooperatiflere ve bunların üst kuruluşlarına doğrudan veya dolaylı olarak ait olan şirketlerden aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.
a) Aktif toplamı 30 milyon ve üstü Türk Lirası.
b) Yıllık net satış hasılatı 40 milyon ve üstü Türk Lirası.
c) Çalışan sayısı 125 ve üstü.
2) Yurt çapında günlük olarak gazete yayımlayan şirketlerden aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.
a) Aktif toplamı 40 milyon ve üstü Türk Lirası.
b) Yıllık net satış hasılatı 60 milyon ve üstü Türk Lirası.
c) Çalışan sayısı 125 ve üstü.
3) Kaynak tahsisi içermeyen yetkilendirme sahibi şirketler ile çağrı merkezi şirketleri hariç olmak üzere, 15.1.2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu, 5.11.2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1525 inci maddesi kapsamında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu denetimine tabi olan şirketlerden aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.
a) Aktif toplamı 30 milyon ve üstü Türk Lirası.
b) Yıllık net satış hasılatı 60  ve üstü Türk Lirası.
c) Çalışan sayısı 200 ve üstü.
4) 20.2.2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, 18/4/2001 tarihli ve 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu, 4.12.2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve 2.3.2005 tarihli ve 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu düzenlemelerine tabi olarak faaliyet gösteren lisans, sertifika veya yetki belgesi sahibi şirketlerden (4046 sayılı Kanun hükümlerine tabi kamu iktisadi teşebbüsleri hariç) aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.
a) Aktif toplamı 30 milyon ve üstü Türk Lirası.
b) Yıllık net satış hasılatı 60 Milyon ve üstü Türk Lirası.
c) Çalışan sayısı 200 ve üstü.
5) Sermaye piyasası araçları bir borsada ve/veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem görmeyen ancak Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında halka açık sayılan şirketlerden aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.
a) Aktif toplamı 15 milyon ve üstü Türk Lirası.
b) Yıllık net satış hasılatı 20 Milyon ve üstü Türk Lirası.
c) Çalışan sayısı 50 ve üstü.
6) Gayri faal olan veya faaliyetleri geçici olarak durdurulan veya iptal edilmiş olan (gerekli ana sözleşme değişiklikleri ve benzeri prosedür işlemleri henüz gerçekleştirilmemiş olanlar dahil) iştirak ve şirketler hariç olmak üzere, Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonunun (iştirakleri ile mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu) kapsamında Fon tarafından denetimi ve yönetimi devralman şirketlerden aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.
a) Aktif toplamı 30 milyon ve üstü Türk Lirası.
b) Yıllık net satış hasılatı 60 milyon ve üstü Türk Lirası.
c) Çalışan sayısı 200 ve üstü.
7) 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında faaliyet gösteren kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları ile sermayesinin en az % 50′si belediyelere ait olan şirketlerden aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.
a) Aktif toplamı 30 milyon ve üstü Türk Lirası.
b) Yıllık net satış hasılatı 40 milyon ve üstü Türk Lirası.
c) Çalışan sayısı 125 ve üstü. 
SONUÇ :

2016 Yılında Bağımsız Denetime Tabi olacak Şirketler yukarıda belirlenen Kriterlere göre (2014 ve 2015 Yılı Verileri değerlendirilerek ) belirlenmektedir.
Bu Anlamda Her iki yılda 3 kriterden her hangi ikisini sağlayan mükellefler 2016 Yılı Faaliyetlerini Bağımsız Denetim yaptırmak zorundadırlar.
Bu kapsamda yapılan Bağımsız Denetim Sözleşmelerini Her yıl Mart ayı sonuna kadar yapılmalıdır.  Aynı bu şirketler Bağımsız Denetim Kuruluşu seçimlerini yaparak, Denetçi Seçimlerine ilişkin Genel Kurullarını Ticaret Sicilinde tescil ve ilan ettirmek zorundadırlar.

Ahmet Gündüz

Devamını Oku…

22 Mart 2016 Salı

Ticari Promosyon Olarak Verilen Ticari Aracın Vereset ve İntikal Vergisi

Soru: Şirkete Hibe sözleşmesi ile verilen ticari aracın vereset ve intikal vergisi olur mu ?

Cevap: 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1 nci maddesiyle, Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye'de bulunan malların veraset yoluyla veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir tarzda bir şahıstan diğer şahsa intikali veraset ve intikal vergisine tabi tutulmaktadır.

Aynı Kanunun 2 nci maddesinin (a) fıkrasında "Şahıs" tabirinin, hilafına sarahat olmadıkça hakiki ve hükmü şahısları; (b) fıkrasında, "Mal" tabirinin, mülkiyete mevzu olabilen menkul ve gayrimenkul şeylerle mameleke girebilen sair bütün hakları ve alacakları, (d) fıkrasında ise  "İvazsız intikal" tabirinin, hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız iktisapları ifade edeceği belirlenmiştir.

Bu hükümlere göre, malların veraset yoluyla veya her ne suretle olursa olsun ivazsız bir şekilde bir şahıstan diğer bir şahsa intikalinin veraset ve intikal vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Diğer taraftan gelir ve kurumlar vergisinin konusuna giren ödemeler karşılıksız olsa dahi, ilgili yıl gelir vergisi beyannamesinde ticari kazancın tespitinde veya kurumlar vergisi beyannamesinde kurum kazancının tespitinde dikkate alınması durumunda veraset ve intikal vergisine tabi tutulmayacaktır.

Bu açıklamalara göre, ticari promosyon olarak verilen vasıta, taşıtı alan şirkette ilgili yılın kurum kazancının tespitinde gelir unsuru olarak dikkate alınacağından, bu vasıta ayrıca Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu kapsamında değerlendirilerek veraset ve intikal vergisine tabi tutulmayacaktır. Bu nedenle, söz konusu vasıtanın şirket adına tescilinde veraset ve intikal vergisi ilişiğinin aranılmaması gerekir.

Koray Ateş

Devamını Oku…

Gayrimenkul Alım - Satımında Tapu Harcı Yükümlülüğü

Gayrimenkul sahibi vatandaşların uygulamada en fazla karşılaştıkları mali yükümlülüklerden biri de gayrimenkul alım-satımında ödenen tapu harcı yükümlülüğüdür. Bilindiği gibi gayrimenkul alım-satımı ile ilgili tapu işlemleri harca tabidir. 492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca, gayrimenkul satış işleminde tapu harcı alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı ‰ 20 (binde yirmi) oranında tahsil edilir. ;

Gayrimenkul alım-satımında tapu harcı, gayrimenkulün gerçek alım-satım bedeli üzerinden hesaplanır. Gayrimenkulün gerçek alım-satım bedelinin belediyelerce tespit olunan emlak vergisi değerinden az olması halinde harç, emlak vergisi değeri üzerinden hesaplanır. Tapu harcı, tapu işlemi sırasında taraflarca beyan edilen değer üzerinden hesaplanarak peşin olarak tahsil edilir.

Tapuda işlem yapıldıktan sonra, mükellefler tarafından gerçek alım-satım bedelinden daha düşük bir bedel beyan edildiğinin idarece tespit edilmesi halinde, aradaki farka isabet eden harç % 25 (yüzde yirmi beş) oranında vergi ziyaı cezası ile birlikte tahsil edilecektir.

Örnek: Bayan (Neslihan), 20.10.2013 tarihinde 200.000 TL ödeyerek Bay (Okan)’ dan bir gayrimenkul satın almıştır. Söz konusu gayrimenkulün emlak vergisi değeri 100.000 TL’dir. Taraflar, tapuda alım satım bedelini 150.000 TL olarak beyan ederek, bu tutar üzerinden tapu harcı ödemişlerdir. Tarafların tapuda ödedikleri harç miktarı, beyan edilen 150.000 TL üzerinden hesaplanmış, alıcı ve satıcı tarafından ayrı ayrı (150.000 x ‰ 20) = 3.000 TL olmak üzere toplam 6.000 TL tapu harcı ödenmiştir. Alım-satım işlemi için beyan edilmiş olan 150.000 TL, emlak vergisi değerinin üzerinde olmakla birlikte, gerçek alım-satım bedeli olmadığından, gerçek alım-satım bedeli idarece tespit edilerek aradaki fark matrah (200.000 TL-150.000 TL = 50.000 TL) üzerinden alıcı ve satıcı adına cezalı harç tarhiyatı yapılacaktır.

Buna göre, gerçek alım-satım bedeli üzerinden tapu harcı ödemediği tespit edilen alıcı ve satıcı adına ayrı ayrı olmak üzere fark matrah üzerinden (50.000 TL x ‰ 20) = 1.000 TL tapu harcı ve (1.000 TL x %25) = 250 TL vergi ziyaı cezası tarh edilecek ve ayrıca hesaplanacak gecikme faizi ile birlikte tahsil edilecektir.

Bu nedenle, gayrimenkul devir ve iktisap eden kişilerin cezalı vergi tarhiyatlarıyla karşılaşmamaları için gayrimenkul alım-satım bedeli olarak işlemi gerçekleştirdikleri gerçek değeri beyan etmeleri yararlarına olacaktır.

NOT: (Bu yazıda yapılan açıklamalar, tamamıyla yazarına ait olup, hiçbir şekilde yazarın çalıştığı kurumunu bağlamaz, kurumunun görüşü olarak kullanılamaz ve değerlendirilemez.);

KAYNAKLAR

(1)   492 Sayılı Harçlar Kanunu (17.07.1964 tarih ve 11756 sayılı resmi gazete)
(2)   1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu (11.08.1970 tarih ve 13576 sayılı resmi gazete)
(3)   İmdat TÜRKAY; “Gayrimenkul Alım-Satımının Vergisel Boyutları”, Ağustos 2015, Vergi Dünyası Dergisi.

Okan Atak


Devamını Oku…

Vergi Suçlarına İştirak

213 sayılı VUK’nun 360. maddesine göre, aynı kanunun  359. maddesinde sayılan ve kaçakçılık suçu oluşturan fiillerin icrasına katılan  ve iştirak  edenlere de VUK’nun 360. maddesinde belirtilen iştirak suçunun  işlenmesi halinde 359. maddede yer alan hürriyeti bağlayıcı cezaların uygulanacağı tartışmasızdır.  Ayrıca iştirak suçuna,  hürriyeti bağlayıcı cezalar yanında vergi ziyaı cezasının da uygulanması  gereklidir.  Zira konuya ilişkin  olarak VUK’nun 360. maddesinde bir açıklık bulunmamasına rağmen, vergi ziyaı cezasının düzenlendiği VUK’nun 344. maddesinde 359. maddede yazılı fiillere iştirak edenlere vergi ziyaı cezasının  bir kat olarak uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.  Bu itibarla VUK’nun 360.  maddesine göre iştirak suçu işleyenlere VUK’nun  344. maddesine göre hesaplanacak  vergi ziyaı cezası kadar ceza  uygulanacaktır.

Öte yandan, iştirak  suçuna ayrıca vergi  ziyaı cezası  uygulanması  gerektiği ancak, uygulanacak  ceza tutarının  VUK’nun 344 ve 360. maddelerinde yeterli  açıklıkta tanımlanmadığı  yönünde görüşler de mevcuttur. Bu görüşe göre; kanunda  değişiklik yapılarak, iştirak suçunu  işleyenlere uygulanacak cezanın, asıl mükellef veya vergi sorumlusuna uygulanacak cezadan  bağımsız olarak ayrıca belirlenmesi  yerinde olacaktır.

213 sayılı VUK’nun  359. maddesi hükmüne göre birden   fazla kişi maddede sayılan  fiillerin oluşumuna  iştirak  ettikleri  takdirde  fiili irtikap edenlerden  veya   doğrudan  doğruya işlemiş olanlardan   her biri  bundan  ayrı ayrı   maddi çıkar gözetmek  koşulu ile  o fiile mahsus ceza ile  cezalandırılırlar.   Şayet  bu  fiilleri  bir kimse işlemeye azmettirmişse de aynı  cezalar  hükmolunur.  Ancak,  bu  fiillere maddi menfaat gözetmeksizin  iştirak  edenlere fiile mahsus cezanın  dörtte bir hükmolunur. 

İştirak cezası  kesilmesi ile ilgili  kurallar  kısaca şöyledir:
a) Vergi ziyaına VUK 359. maddede  yazılı  fiillerle  sebebiyet  verilmesi durumunda  bu   ceza 3 kat, bu  fiillere iştirak  edenlere ise, 1 kat  olarak  tatbik  edilir. 


b) Sahte ve muhteviyatı itibariyle belge düzenlemek, VUK 359. maddesinde kaçakçılık  suçu olarak  düzenlenmiştir.    Dolayısıyla  sahte ve muhteviyatı  itibariyle yanıltıcı belge  düzenleyen mükelleflere  ziyaa uğrattıkları  vergi tutarının  3 katı  VZC kesilir.  Bu  fiillere iştirak edenlere ise 1 katı kadar  vergi ziyaı cezası kesilir.  


c) Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı  belge  düzenleme fiillerine iştirak  edenler adına,  sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı  belge düzenleyen mükellef  tarafından  ziyaa uğratılan  ve adlarına tarh edilmesi  gereken  vergi tutarlarının  bir katı  VZC kesilir. 

 d) İştirak  suçu  kapsamında kesilen  vergi ziyaı cezası, vergi mükellefiyetine bağlı bir ceza değildir.   İdari para cezasıdır.    VUK 360. maddeye göre vergi cezaları  olayların  ilgili  bulunduğu  vergi açısından  mükellefin bağlı olduğu  vergi dairesi  tarafından  kesilir.   Bu nedenle, iştirak  suçu kapsamında kesilecek olan  vergi ziyaı cezası  iştirak eden  kişinin  bağlı olduğu  vergi dairesi  tarafından  değil, iştirak  ettiği kaçakçılık suçunu işleyen   mükellefin bağlı olduğu  vergi dairesi  tarafından  kesilir. 
(Bkz.  VUK md.365). İştirak  cezasının  kesilmesi halinde bu  kişinin   aynı  zamanda vergi mükellefi olması  koşulu  aranmaz. Öte yandan,  VUK 359. md kapsamında  kesilen  kaçakçılık  suçuna bağlı  iştirak  cezalarında  bir kat  VZC kesilir.   Bu  ceza hakkında VUK 376 indirim maddesi hükmü uygulanır.   Ayrıca, 2011 yılı  26 şubat  tarihinde yürürlüğe giren  torba yasanın  ,ilgili  maddelerine göre süresi içerisinde bu  yasadan faydalanabilir.   

e) Vergi uygulamasında  iştirak  suçunun  iki anlamı  vardır. Birincisi VUK’nun 360.  maddesinde belirtilen  hürriyeti bağlayıcı  ceza, ikincisi ise adli suça ait (kaçakçılık  suçu) ile ceza ile cezalandırılması  bağlamında vergi ziyaı cezasıdır. İştirak  fiili  dolayısıyla 360. maddede belirtilmemesine  rağmen bu  fiili işleyenler hakkında vergi ziyaı cezası  kesileceğinden; iştirak halinde 344. madde gereğince hesaplanan  vergi ziyaı cezasının  bir katı olarak  hesaplanan  vergi ziyaı cezasının  süresi içerisinde ödenmemesi  halinde gecikme zammı  uygulanacağı  tabidir. 


Nazlı Gaye Alpaslan

Kaynak: http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/nazligayealpaslan/065/

Devamını Oku…

17 Mart 2016 Perşembe

Konut Finansmanında Harç İstisnası

I-GİRİŞ

Günümüzde alternatif bir finansman aracı olan finansal kiralama son dönemlerde konut finansmanı amacıyla kullanımı giderek artmaktadır. Nitekim konut finansmanı 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 57. Maddesine göre;“-Konut edinmeleri amacıyla tüketicilere kredi kullandırılması,
-Konutların finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanması,
-Sahip oldukları konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılması,
-Bu kredilerin yeniden finansman amacı ile kredi kullandırılması, olarak dört tür işlem sayılmış olup, konut finansmanı faaliyetleri bu işlemler ile, konut finansmanı kuruluşları aracılığı ile gerçekleştirilmektedir.”
 olarak tanımlanmıştır. Konut finansmanı amacıyla yapılacak finansal kiralamalarda kiralanan konutların finansal kiralama şirketine devrinde tapuda yapılacak tescil işlemleri sırasında tapu harcı binde 4,55 oranı üzerinden hesaplanmaktadır.  Bu yazımızda 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 57.maddesinde 1.bendinde tanımlanan konut finansmanı amacıyla yapılacak kiralamalarda kiralanan konutların kiracıya devrinde tapuda yapılacak tescil işlemlerinde harç aranıp aranmayacağı üzerinde durulacaktır.

II-YASAL MEVZUAT

Konut finansmanı 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 57’nci maddesinde;“(1) Konut finansmanı, konut edinmeleri amacıyla tüketicilere kredi kullandırılması, konutların finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanması, sahip oldukları konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılması ve bu kredilerin yeniden finansmanı amacıyla kredi kullandırılmasıdır. Konut finansmanı kuruluşları, konut finansmanı fonları ve ipotek finansmanı kuruluşlarının bu kredilere ve alacaklara dayalı veya bunların teminatı altındaki işlemleri de bu kapsamdadır.” olarak tanımlanmıştır.

(2) Konut finansmanı kuruluşları, konut finansmanı kapsamında doğrudan tüketiciye kredi kullandıran ya da finansal kiralama yapan bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından konut finansmanı faaliyetinde bulunması uygun görülen finansal kiralama şirketleri ve finansman şirketleridir.” Konut finansmanını hangi  kuruluşların yapılacağını 57’nci maddenin 2.bendinde açıklanmıştır.
“(3) Konut finansmanı kuruluşları tarafından, konut edinme amacının yeterli bilgi ve belgeyle tespit edilmesi ve kullandırılan kredinin veya yapılan finansal kiralamanın ipotek veya Kurulca uygun görülen teminatlar ile güvence altına alınması zorunludur.

(4) Varlık finansmanı, konut finansmanı kapsamındakiler dâhil Kurulca uygun görülen varlıklara dayalı sermaye piyasası araçlarının ihracıdır.

(5) Kurul, konut ve varlık finansmanı kapsamında her aşamada Kurulca belirlenen nitelikleri haiz değerleme kuruluşları tarafından değerleme yapılmasını zorunlu tutabilir.

(6) Hazine Müsteşarlığı, konut ve varlık finansmanına ilişkin sigorta sözleşmeleri ile ilgili usul ve esasları; Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ise konut finansmanı ve varlık finansmanı kapsamında tüketicilere kullandırılan kredilerin veya alacakların yeniden finansmanına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
Konut finansmanı sözleşmelerinin uygulanmasında 25.05.2015 tarih ve 29369 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Konut Finansmanı Sözleşmeleri Yönetmeliği” çerçevesinde yapılacaktır. 6502 sayılı Kanunu’nun 32. maddesinde konut finansmanı sözleşmesi; “konut edinmeleri amacıyla; tüketicilere kredi kullandırılması, konutların finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanması, sahip oldukları konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılması ve bu kredilerin yeniden finansmanı amacıyla kredi kullandırılmasına yönelik sözleşmedir.” tanımlanmaktadır.

492 sayılı Harçlar Kanununun 57 nci maddesinde ise;
“Tapu ve kadastro işlemlerinden bu kanuna bağlı (4) sayılı tarifede yazılı olanları, tapu ve kadastro harçlarına tabidir." hükmü
63 üncü maddesinde de,

"Bu Kanunda sözü edilen "kayıtlı değer" veya "emlak vergisi değeri" deyimi; 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29'uncu maddesine göre belirlenen vergi değerini ifade eder.” hükümleri yer almaktadır.
Gayrimenkul devir ve iktisaplarında tapu ve kadastro harcı emlak vergisi değerinden az olmamak üzere, beyan edilen devir ve iktisap bedeli üzerinden hesaplanmaktadır. Yine 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun “Harçtan müstesna işlemler” başlıklı 59’uncu maddesinin (p) bendinde “2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinde tanımlanan konut finansmanı amacıyla yapılacak finansal kiralamalarda kiralanan konutların kiracıya devri harçtan müstesnadır.” hükme bağlanmıştır.
III- KONUT FİNANSMANINDA HARÇ İSTİSNASI

6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 57.maddesinde 1.bendinde tanımlanan konut finansmanı amacıyla yapılacak kiralamalarda kiralanan konutların kiracıya devrinde tapuda yapılacak tescil işlemlerinde Harçlar Kanunu’nun 59’ncu maddesinin (p) bendine göre; harçtan müstesna işlemler arasında yer aldığı sayılmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre tapuda yapılacak konut finansmanı amacıyla yapılacak finansal kiralamalarda kiralanan konutların kiracıya devrinde tapuda devrinde harç hesaplanmaması gerekmektedir. 


V-SONUÇ


Piyasada çokça görülen banka aracılığıyla alınan gayrimenkuller için sağlanan kredi uygulamasına alternatif bir finansman yöntemi olarak yer alacağı görülmektedir. Konut finansmanı yönteminde kiralamaya konu gayrimenkulün finansal kiralama şirketine devrinde harç ödendiği, finansal kiralama sonunda ise kiracıya devrinde Harçlar Kanunu’nun 59’uncu maddesinin (p) bendine göre harçtan istisna tutulduğu hükmü yer almaktadır. Burada mükerrer vergilemenin önüne geçilmiş ve bu finansman yöntemini teşvik eden bir uygulama olmaktadır.

[1] Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tapu Dairesi Başkanlığı 24.12.2015 tarih ve 75467089-622.01/E.1697430  sayılı yazısı

[2] 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu

[3] 492 Sayılı Harçlar Kanunu

[4] 6502 Tüketici Koruması Hakkında Kanun


Zafer Anadolu

Devamını Oku…

Naylon Fatura Nedir? Nasıl Anlaşılır?

Naylon Fatura (SMİYB) Nedir?

Halk arasında naylon fatura olarak da bilinen Sahte Belge ve Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge (SMİYB) 213 sayılı Vergi Usul Kanununda açıklanmıştır.

Sahte belge, VUK 359. Maddede “Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.” şeklinde tanımlanmaktadır.
Muhteviyatı (içeriği) İtibariyle Yanıltıcı Belge ise aynı maddede “Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.” şeklinde yer almaktadır.
Örnek:  (C), malı (A)’dan almış, fakat bu mal için fatura alamayıp, fatura eksiğini (B)'den temin ettiği fatura ile gidermeye çalışmıştır.
VUK'nun 359’uncu maddesine ve KDV Genel Tebliği’ne göre, bir belgede yazılı işlem başka biri ile yapılmış da olsa, belgeyi düzenleyen veya kullanan açısından gerçeklik payı varsa, o fatura sahte sayılamaz. Böyle bir belge (C) açısından muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.  Uygulamada en sık rastlanılan olay türü, örnekte de görüldüğü üzere, piyasadan faturasız mal alınması ve bu malın başka birisinden temin edilen fatura ile belgeli hale getirilmesidir.

Sahte Fatura Nasıl Anlaşılır?

·
 İnternet aracılığıyla faturadaki firmanın gerçekte var olup olmadığı veya böyle bir faaliyetinin olup olmadığı kontrol edilmelidir.

·
 Size verilen faturada mal/hizmet teslim eden firmadan ayrı başka bir firmanın adının yazılı olmadığından emin olunmalıdır.
·
 Telefon ve adres bilgilerinin doğruluğu kontrol edilmelidir.
·
 Aylık olarak yapılan Ba-Bs karşılaştırmalarında karşı firmanın mükellefiyeti kontrol edilmelidir.
·
 Faturadaki matbaa basım tarihinin,  düzenlenme tarihinden sonra olmadığına dikkat edilmelidir.
Sahte faturadan korunmak için;

·
 Ödemelerinizi banka veya çek yoluyla satıcının hesabına yapın.
·
 Malın nakliyesini, sevk irsaliyesi veya taşıma irsaliyesi ile tevsik edin.
·
 Güvendiğiniz ve tanıdığınız firmalarla alışveriş yapmaya özen gösterin.
·
 Piyasada emsallerine nazaran uygun fiyatlı mal/hizmet alımlarında seçici olun.
·
  Muhasebe departmanında çalışan personelinizi iyi seçin. Güvendiğiniz kişiyi yönetici olarak atayın.

Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge şüphesi uyandıran faturaların tespiti halinde bu faturalar kayıtlardan çıkarılmalı ve VUK 371’inci madde uyarınca pişmanlık talepli yeni bir beyanname verilmelidir. Bu takdirde sadece ödenmeyen vergi talep edilmekte, yargılanmaktan ve ceza ödemekten kurtulabilirsiniz.


Sahte Fatura Kullanmanın Cezası Nedir?

Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme veya kullanmanın varlığı halinde VUK 359’uncu maddede on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası hükmolunur.” denilmektedir. Buradaki hapis cezasının para cezasına çevrilmesi mümkündür.

Ancak, VUK 359/b uyarınca, belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar,üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırGörüldüğü üzere sahte belgeye, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeye nazaran daha ağır bir ceza öngörülmüştür.

Ayrıca VUK 359/c uyarınca da “Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

306 Sıra No’lu VUK Genel Tebliğine göre, kaçakçılık suçunun oluşması sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin bilerek kullanılıp kullanılmadığının; diğer bir anlatımla, bu kullanımda kastın bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine ve belirlenmesine bağlı bulunmaktadır. Yapılan incelemelerde sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek, isteyerek kullanılıp kullanılmadığının vergi incelemesine yetkili olanlarca değerlendirilmesi ve bu belgeleri bilerek kullandığı sonucuna varılan mükellefler için vergi suçu raporları düzenlenmesi, haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulması ile bu belgelerin kullanılması sonucu vergi ziyaına da sebebiyet verilmiş olması halinde, ziyaa uğratılan verginin üç katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir.

Ancak, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek kullanılıp kullanılmadığının araştırılmasında bu belgeleri bilmeden kullandığı sonucuna varılan mükellefler adına vergi suçu raporları düzenlenmemesi ve haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulmaması icap etmektedir. Ayrıca, bu belgeleri kullanmak suretiyle vergi ziyaına sebebiyet verilmiş olması halinde bu mükellefler adına üç kat değil, bir kat vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir.
                        
Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği incelendiğinde, tarhiyat öncesi uzlaşmanın kapsamına her türlü vergi ve cezanın girdiği; ancak (bilerek) sahte fatura kullanıcıları veya düzenleyicileri için kesilen vergi ziyaı cezalarının kapsam dışında olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, mükellefin sahte belgeleri bilmeyerek kullandığına kanaat getirilmesi halinde ise uzlaşma kapsamına girdiği anlaşılmaktadır.

Kaynaklar:

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu
306 Sıra No’lu VUK Genel Tebliği
Mehmet MAÇ, Yanıltıcı Belgeler ve Sahte Belgeler ile İlgili Hapis ve Ağır Hapis Cezalarında Hatalı Anlayış ve Uygulamalar, Yaklaşım, Sayı: 110, 111-121, (2002).

Burak Sağlanmak
       






               

Devamını Oku…